Pazartesi, Ocak 23, 2012

Tyler kim?



Şiddet ve mükemmel acıyla tanışan her erkek "Tyler kim?" sorusunu sorar.
Kendisine, sana, kadınlara, sonra tekrar Kendisine!
Bir cevap doğru ve önemsizdir, o da senin verdiğin değildir.

Aslında sorunun senle alakası bile yoktur.
Yataktaki senle alakası vardır.
Her soru, cümle yada, şarkı gibi
“Tyler ben miyim?” = “Seni yatağa atabilirmiyim?”

Kadınlar hep yalan söylerler…
İyi olmasan bile iyi, kötü olmasan bile kötü derler.
İyi veya kötü olmanın bir önemi yoktur!
Düşündüğünü yapabilmenin bir önemi vardır!

Amaç soru sormaktır!
Cevap yoktur!
Süre vardır!

Aslında verdiğin cevap siklerinde bile değildir.
Süre siklerindedir ve bu süreye göre sana sonuna kadar inanabilirler!
Sonuçta inanmak yatağa atmanın ilk adımıdır.

Düşündüğünü yapan erkektir!
Düşünebileni düşünemez yapan kadın!                              
Yataktan çıkınca düşünen erkek…

Sahip olmak özgürlüğü kısıtlar!
Erkekler sahip olmazlar!
Erkekler özgür olurlar!

"bizim neslimiz büyük bir savaşa yaşamadı.büyük depresyonu görmedik.bizim savaşımız kendi ruhumuzla..."

Kendinizle kavga etmeyi bırakın.

Not: Asi kadınlar güzeldir...


Şizofreni
Taylan Özgür

Pazar, Eylül 04, 2011

3 Bahar

Gece koynuna alırken beni, 
Seni senle aldatıyorum, kendimi aldatıyorum...
Tatlı, ılık nefesin nefesimde, dudakların çilek kokuyor. 
Yorgun...
Küçük göğsüne başımı yaslıyorum. Narin ellerini saçlarımın arasında gezdirirken, yine su sineğinin hikayesini anlatıyorsun. Nemli gözlerle dalarken uykuya ardında yetim sevgiler bırakıyorsun...



Eroin'i ilk okuduğum zaman geliyor aklıma, ne kadar saf olduğumu o gün anlamıştım ve o gün kirlenmeye başladım içten içe. Şimdi  köşeye sıkışmış bir akrep gibi kendimi sokuyorum, zehirler damarlarımın daimi yolcuları olalı yıllar oluyor.
Sessiz gecelerde senin düşlerini kuruyorum, burnuma esrar kokuları geliyor, aykırı düşler aklımı sarmalıyor. Kendimi sokaklara salıyorum, ipe gelmez bir köpek gibi, dişlerimi senin düşlerinle biliyorum.

Farklı olmak uğruna kendime dair ne varsa yitiriyorum. 
Bir sigara daha yakıyorum, parmaklarım sapsarı…
Ve bir sigara daha, parmaklarımı yakarcasına...

Hiç gülmüyorum…
Hiç ağlamıyorum…

3 baharda bir geliyor
3 baharda bir ardında yetim sevgiler bırakıyorsun...

Taylan

Pazartesi, Temmuz 18, 2011

Davros I. Bölüm

Çömüş haldeydim…
Köşede oturmuş Davros’un gelmesini bekliyordum. Sokakta hiç kimse yoktu, herkes evlerine çekilmiş gibiydi. Oysaki güneş daha yeni batmıştı, yaz günü millet evde ne yapardı ki… Bizim orada olsa bütün mahalle avluda oturur, çocuklar geç saatlere kadar sokakta oynardı.

Davros çocukluk arkadaşımdı, Bana mahallenin neden bu kadar sessiz olduğunu anlatmıştı. “1910 olaylarında sonra böyle olmuş” demişti bana. O dönemde Adana’da çıkan olaylar Tarsus’a da sıçramış. Üstelik daha önce Tarsus’ta hiçbir olay çıkmamışken. Ermenilerin büyük bir kısmı kaçmış başka yerlere göç etmişler. Nenesi biz küçükken bana “Komplikeçi” derdi. Bu olayları çıkaranlara da komplikeçi dermiş, o gün anlatmıştı çok gülmüş dalga geçmiştik.

Karşıdaki tahta kapı açıldı. Davros eliyle gel işareti yaptı, yanına gittim, kolumdan tutup beni içeri çekti kapıyı kapattı. Nasıl olduğumu sordu, “Sen odamda uzan, ben birazdan gelirim” diyip çıktı. Alçak kapıdan eğilerek içeri geçtim, Davros’un odasına girdim. 
Odadaki loş ışık insanı resmen uykuya davet ediyordu. Çok bitkindim, sanki biraz uyusam kendime gelecek gibiydim. Yatağın ucuna oturdum, gözlerimi zor açık tutuyordum bir sigara yaktım, arkama yasladım. Mavi dumandan şekiller çıkıyordu, halüsinasyon görmeye başlamıştım, kendi kendime gülüyor, ağlıyordum. Sigarayı son bir hamleyle tablaya bastım yatağa yığıldım...


Taylan Özgür

Çarşamba, Haziran 15, 2011

ilk adımlar

Ya hafiften sıyırmaya başlamıştım yada göz bebeklerim tekrar daralmaya başlamıştı. Bunlar hiç de iyiye alamet değildi bir an önce buradan gitmeliydim, ama nereye gidebilirdim…
Lucid’de delirmek üzereydim. Hiç kimsenin durumu fark etmesini istemiyordum. Bir an önce kendimi dışarı atmalıydım. Renkler aşırı derecede parlak ve göz alıcıydı dışarıda bir şey olursa yapabileceğim hiçbir şey yoktu…
Yavaşça hole geçtim. Adımlarım duyulmasın diye ayaklarımı sürüyordum. İyice hissizleşmiştim, mutfağa yöneldim, dün geceden kalan son dumanı aldım, lucid’e geri döndüm. Deli gibi bir ileri bir geri gidip geliyordum. Mide bulantım hat safhaya ulaşmıştı, kramplar bütün vücudumu sarmıştı.
Gitmeliydim, artık nereye gittiğimin bir önemi de kalmamıştı. Zulamda ne varsa aldım. Yine ayaklarımı sürüyerek, bu sefer kapıya doğru yöneldim, hiç ses çıkarmamaya çalışıyordum. Vücudumu bir titreme sardı, kramplar o kadar şiddetlenmişti ki bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Kapıyı hafifçe araladım, otomatın ışığı yandı, sanki gözüme yumruk yemiş gibi oldum, berbat bir şeydi, göz çukurlarım deli gibi zonkluyordu. Işığın şiddetini azaltmak için iyice eğildim, ceketimi başıma sardım, bedevi gibi görünüyor olmalıydım. Kapıyı usulca kapatıp dışarı çıktım. Neyse ki güneş ufuk çizgisinde kaybolmaya başlamış, kızıllığının son demlerini yaşıyordu.
Yoksa asla dayanamazdım…

Taylan Özgür

Çarşamba, Haziran 08, 2011

“Ölüm Pornosu”

Çok değerli bilgiler içeriyor olmalı…

Chuck Pahniuk'tan bir efsane daha.
Chuck Palahniuk  “Yazılarında isyanı yansıtır!”
Dövüş Kulubü’nü okuyanlar bilir, Chuck’un yazılarında, asilik başroldedir. Yada bana öyle geliyor. Yazarlara ‘Asi yazar’, ‘Cemaatçi yazar’, ‘Komünist yazar’ yada ‘Dinci yazar’ gibi yakıştırmalar yapmak gibi kötü bir huyum var. Neyse Chuck’da bana asi bir yazar hissi uyandırıyor ve benim için ‘Asi yazar’dır. Kitaplarını hep bu hisle okurum, en azından okuduklarımı.
Chuck Palahniuk, paraya, devletlere, üne, insanların ahlaki değerlerine, kısacası insanlara güzel ve değerli gelen her şeye önemsiz , değersiz, yalan gibi bakar ve bunu kitaplarında gösterir. Azınlıkta Chuck gibi düşünsede, toplumun önemli bir kesimi bunun zıttını düşünmektedir.
‘Çarpışma Partisi’nde Casey, asi katil, baş belalsı, aklınıza gelen ne kadar zıt, tezat, kötü şey varsa oydu. ‘Gösteri Peygamberi’ teşhirciydi toplumu topluma teşhir etti, ‘Görünmez Canavar’ aykırıydı, ‘Tıkanma’ hayal güncün arafıydı…
Sonuç olarak bizim ülkemizde de Chuck, devletin korktuğu bir yazar oldu.
Devletimiz bu konuda çok deneyimli bir devlet olarak; İnsanların ruhunu ateşleyen, hayal gücünü hareketlendiren, ahlaki değerlere zıt olan ki, kimin ahlaki değerleri olduğu çok önemlidir, ve tabi ki en tehlikelisi ‘ASİ’liği güzel gösteren sanat eserlerine hep karşı çıktı toplattı!

“Ahlak kurallarının ne olduğu ve neye dayandığı kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişebilir.” Bkz. Sözlük


Toplumun yeni ilgi alanı ‘PORNO’

" "damızlık erkekler"in anlatımıyla şekilleniyor roman. Sıranın kendisine gelmesini bekleyen Bay 72, Bay 137 ve Bay 600'ün gözünden aktarılıyor bu tarihi an. Ve bununla birlikte, onların trajikomik hayat hikâyeleri de, bir rekordan ziyade ölüm pornosuna dönüşecek çekimler sırasında bir bir dökülüyor ortaya. Anlayacağınız, derin bir araştırma ürünü olduğunu her satırında belli eden, çatlatırcasına güldürürken aynı zamanda yüreğinizi dağlayacak bu çılgın romanla, porno endüstrisinin çağdaş hayatın içindeki muazzam ve bir o kadar da gizli saklı varlığını edebiyata taşıyor.” Ölümcül Porno, Arka kapak

Yani bir araştırma ürünü ve aynı zamanda bizim toplumumuzun tanrısallaştırdığı erkeği, tabuları yıkmaya yönelik bir kitap. Bu zorlarına gitmiş olabilir mi?

“Ancak dikkat! Tabularınız varsa ve onları yıkmaktan korkuyor-sanız bu romanı okumayın! İnsan cenininin mastürbasyona doğumdan bir ay önce ana rahminde başladığı gerçeğiyle yüzleşmek size ağır gelecekse bu romanı okumayın! Ya da elektrikli vibratörün hayatımıza elektrikli süpürge ve ütüden önce girmiş olmasını kabul edilemez buluyorsanız bu romanı okumayın! Kısacası, düşüncesinden bile ürktüğünüz insani hallerle yüzleşmek istemiyorsanız Palahniuk sizin yazarınız değil!” Ölüm Pornosu, Arka Kapak

Tüm yasaklanan sanat eserleri gibi filmler, kitaplar, dergiler buda bana bir merak uyandırdı zaten kitabı okumak istiyordum ama biraz daha acele etmeme sebep oldular. Malum SANSÜR var!
Teşekkürler

Taylan Özgür